Mahir Ünal, “Vesayeti tasfiye ettik ama tehlike geçmedi”
Adalet ve Kalkınma Partisi (Ak Parti) Genel Başkan Yardımcısı Tanıtım ve Medya Başkanı Mahir Ünal, “Biz nihayetinde bugüne geldiğimizde biz vesayeti tasfiye ettik. Ama bugün hala o vesayetin artıkları çıkıp ne diyebiliyorlar, bu milletin seçtiği Cumhurbaşkanına ‘Sözde Cumhurbaşkanı’ diyebiliyorlar. O halde demek ki, henüz daha tehlike geçmiş değil” dedi.
Mehmet Akif Ersoy Kültür Merkezi’nde düzenlenen AK Parti Kahramanmaraş Kadın Kolları 6. Olağan Kongresinde konuşan AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mahir Ünal, kendi iradesine sahip çıkamayan kişinin siyaset yapamayacağını dikkat çekerek, “Değerli arkadaşlar kongreler, aslında bir yönüyle de bizim kim olduğumuzu, sorumluluklarımızı, siyaset neden yaptığımızı, siyasi ilkelerimizi hatırlamamız gereken demokrasi şenliklerdir. Hele hele Gençlik Kolları ve Kadın Kolları kongrelerinin üzerinde ayrıca durmak gerekir. Bugün Gençlik Kolları kongremizi tamamladıktan sonra şimdi Kadın Kolları kongremizle beraber bir bayrak değişimi var. İnsanın değerli kardeşlerim, diğer insanlarla kurduğu ilişkiyi insanın düşüncesi belirler. Yani sizin kendinizle ilgili ne düşündüğünüz ve diğer insanlarla ilgili ne düşündüğünüzü ilişkinizin kalitesini belirler. Niteliğini belirler. Eğer siyaseti bir makam ve mevki aracı olarak düşünürseniz siyaset size hırs, haset, kıskançlık olarak döner. Ama siyaseti bir görev ve sorumluluk olarak görürseniz bu defa siyasetsiz azim, gayret, çaba olarak döner. Çünkü görevinizi, sorumluluğunuzu en iyi şekilde yerine getirmenizin mücadelesini verirsiniz. Şimdi diğer siyasi partiler AK Parti'ye baktıklarında anlamadıkları bir şey var. Diyorlar ki, bu AK Parti görev değişikliklerinde hiç sorun yaşamıyor. Şimdi Ömer Başkanda burada Fırat Başkan da burada. Ömer Başkan, görevini Fırat başkana devretti. Şimdi karşı taraf meseleyi makam mevki statü olarak gördüğü için bunu bir hırs, siyaseti bir kavga olarak gördüğü için bunu anlamakta zorlanıyorlar. Oysa dediğim gibi siyaseti görev ve sorumluluk olarak görürseniz o zaman dersiniz ki, benim buradaki görev ve sorumluluğunu sona erdi dersiniz ve bayrağa ne yaparsınız görev ve sorumluluğu yeni gelen devredersiniz. Bizler Müslümanlar olarak şuna inanırız. Biz biliriz ki hırs nefistendir bu azim ve gayreti imandandır. Dolayısıyla Müslüman hırs sahibi olan kişi değildir. Çünkü kimin hırs sahibi olur. Ben yapacağım diyen hırs sahibi olur, ben yaptım diyen hırs sahibi olur. Oysa Müslüman ben yaptım demez, Müslüman nasibi oldu der. Allah bunu bana nasip etti, bana nasip ettiği ile de beni imtihan ediyor diye düşünür. O yüzden de dosdoğru yapar. Peygamber Efendimize buyrulduğu gibi emir olunduğu şekilde dosdoğru olur. İşte emir olunduğu üzere dosdoğru olduğumuz zamanda Allah'ın işin bereketini tesirinin kardeşlerim halk eder. Allah bu işin tesirini yaratır o yüzden AK Parti siyasetinin temel dinamiklerini unutmamamız gerekiyor” dedi.
“12 ŞUBAT RUHUYLA 15 TEMMUZ RUHU KARDEŞTİR”
12 Şubat ruhu ile 15 Temmuz ruhunun kardeş olduğunu yenileyen Ünal, konuşmasının devamında; “Kahramanmaraş istiklalin şehri yani bağımsızlık şehri. Peki, biz bazen siyasetin içerisinde unutuyoruz istiklal ne demek, bağımsızlık ne demek. Ve o gün Senem Ayşe’ler, Sütçü imamlar, Aslan beyler, onlar neden can havliyle sokaktaydılar. Hani bir şey söylemiştik 24 Şubat'ın ruhuyla 15 Temmuz'un ruhu kardeştir demiştik hatırlarsanız. Sütçü imamla, Ömer Halisdemir aynı ruhun çocuklarıdır demiştik. Neden çünkü o ruh asla köleliği kabul etmeyen bir ruh. O ruh asla boyun eğmeyi kabul etmeyen bir ruh. O ruh kendi iradesini hiç kimsenin insafına vicdanına bırakmayan bir ruh. Diz çökmeyen, boyun eğilmeyen bir ruh. O yüzden kalesinde düşman bayrağı dalgalanan bir yerde Cuma namazı kılınmaz. Çünkü Cuma Namazı özgürlük alametidir. Özgür insanlar Cuma Namazı kılabilirler. Buradan siyasete geleceğim siyaseti neden yapıyoruza geleceğim. Kardeşlerim siyaset kurumu, milleti iradesini sandıkta emanet alır, emanet aldığı o millet iradesiyle devleti yönetir. Demokrasi dediğimiz şey, milletin temsilcileri eliyle kendisini yönetmesidir. Şimdi bunlar diyor ki, devlet kararlarını milletin seçtiği neden veriyor? Recep Tayyip Erdoğan bu kararları neden veriyor diyorlar. Peki, ben soruyorum bu kararları kim verecek? Milletin seçtiği vermeyecek, milletin iradesini temsil eden vermeyecek, bu kararları kim verecek? Bu soru burada dursun tekrar dönelim. İşte siyaset milletin iradesini emanet alma ve kendi iradesine de sahip çıkma işidir. Kendi iradesine sahip çıkmayan kişi siyaset yapamaz kardeşlerim. Biz kendi irademize sahip çıkmak. millet iradesine sahip çıkmak, Cumhurbaşkanımızın söylediği gibi ölümüne, ölümüne o emaneti korumak için siyaset yapıyoruz. Bunun altını çizelim öncelikle. Biz bu siyaset kuru bir iktidar kavgası için değil, bunu sürekli söylüyorum heva ve hevesimiz için değil, bu milletin iradesini korumak için yapıyoruz. Tıpkı 12 Şubat’ta korunduğu gibi, tıpkı 15 Temmuz'da korunduğu gibi. Peki, fazla geriye gitmeyelim yakın 28 Şubat'a gidelim. 28 Şubat millet iradesine karşı yapılmış post modern darbe değil miydi kardeşlerim. 28 Şubat milletin iradesinin egemenliğini kabul etmemenin adı değil miydi? 28 Şubat'ta insanların temel hak ve özgürlükleri savunulurken birileri ne diyordu, devletin kuralları var diyordu. Bizde ne diyorduk devletin kuralları milletin özgürlüklerini kısıtlayamaz. Çünkü devlet milletin hakkını, hukukunu, korumak için vardır diyorduk. Ve 2002’de AK Parti iktidara geldiğinde hatırlayın. Biz az önce Habibe Hanım güzel söyledi unutursak tekrardan aynı şeyi yaşarız. ‘Müslüman aynı yerden 2 kez ısırılmaz buyuruyor’ Peygamber Efendimiz” ifadelerine yer verdi.
“VESAYETİ TASFİYE ETTİK AMA TEHLİKE GEÇMEDİ”
Ünal, konuşmasının devamında ise, “Unutmayacağız, hatırlayalım 2003 yılında bu Cumhuriyet gazetesi genç subaylar rahatsız manşetini atmadı mı? Tehlikenin farkında mısınız kampanyasını başlatmadılar mı? Ordu göreve pankartları açmadılar mı? Ve ordu darbe yapsın diye Türk Silahlı Kuvvetlerinin karşısında saygıyla eğiliyoruz diye açıklama yapıyorlardı. Hemen arkasından hatırlayın 2007 yedi Cumhuriyet mitinglerini başlattılar. Ve 367 garabetini siyasetçi kadınlarımız, bunları lütfen unutmayın ben özellikle size anlatıyorum ki, çünkü kadınlarımız en güzel kadınlarımız anlatıyorlar. Erkekler bazen meselenin hassasiyetini kaybediyorlar ama bu kadınlarımız bir meseleyi kavradıkları zaman onu en iyi kadınlarımız taşıyor. 367 garabetini çıkardılar 363 milletvekili olan AK Partiye Cumhurbaşkanı seçtirmeyiz dediler. 2 tane parti 27 Nisan günü meclise son tur oylamaya gelecekti. O iki tane parti o gün meclise sokulmadı. 357’de kaldı AK Parti ve Cumhurbaşkanı seçemedi. Akşamda 27 Nisan akşamına da ne yaptılar e-muhtıra verdiler. Bugün demokratlık taslayan onların da o gün 27 Nisan'a nasıl savunduklarına bakın. Arkasından biz hala bir şeyi unutmayalım asıl kritik olan şey şu genelkurmay başkanı çıktı dedi ki, ‘Sözde değil özde Cumhurbaşkanı istiyoruz.’ Sözde Cumhurbaşkanı ve özde Cumhurbaşkanı onlara göre ne oluyor. Onlara göre milletin hassasiyetlerini değil de, vesayetçi rejimin hassasiyetlerini öncelikleyen Cumhurbaşkanına bunlar ne diyorlar özde Cumhurbaşkanı diyorlar. Milletin önceliklerini, milletin hassasiyetlerini ve değerlerini savunana ne diyorlar ‘Sözde Cumhurbaşkanı’ diyorlar. İşte bu mücadele milletle, millet iradesine sahip çıkmakla, millet iradesi üzerinde vesayet oluşturmak isteyenlerin mücadelesi. Sonra ne yaptılar. Kapatma davası açtılar bize. Kapatma davasıyla ilgili neler söylediklerine bir bakın. Kapatma davasının nasıl açtılar hatırlıyor musunuz? Ellerinde belge yoktu internetten oradan buradan belge toplayarak kapatma davası açtılar. Ve biz nihayetinde bugüne geldiğimizde biz vesayeti tasfiye ettik. Ama bugün hala o vesayetin artıkları çıkıp ne diyebiliyorlar, bu milletin seçtiği Cumhurbaşkanına ‘Sözde Cumhurbaşkanı’ diyebiliyorlar. O halde demek ki, henüz daha tehlike geçmiş değil kardeşlerim. O yüzden uyanık olmalıyız o yüzden diri olmalıyız ve verdiğimiz mücadelenin millet iradesine ve kendi irademize sahip çıkma mücadelesi olduğunu unutmamalıyız. Bunlar kasıtlı olarak sanki bu mücadele sadece Recep Tayyip Erdoğan’ın mücadelesi imiş gibi bir hava oluşturmaya çalışıyorlar. Recep Tayyip Erdoğan'a sözde Cumhurbaşkanı, Recep Tayyip Erdoğan’a Sayın Genel başkanımıza ve Cumhurbaşkanımıza tek adam sivil diktatör gibi çirkin yakıştırmalarla cumhurbaşkanımız üzerinden ve Cumhurbaşkanımızın verdiği millet mücadelesinin gölgelemek istiyorlar. Recep Tayyip Erdoğan milletin adamıdır ve milletin mücadelesini vermektedir. Biz Recep Tayyip Erdoğan'a neden milletin adamı diyoruz? Milletin adamı diyoruz çünkü her seferinde milletin yanında durdu. Uçağa bindiğinde 15 Temmuz gecesi pilot kendisine, ‘efendim büyük bir tehlike havalanmamız. Yeşilköy havaalanına gitmemiz büyük bir risk’ dediğinde Recep Tayyip Erdoğan ne dedi ‘öleceksem milletimin yanında ölürüm’ dedi. Çünkü onurlu ve haysiyetli olmak demek, özgür olmak demek, insan olmak demek kardeşlerim öncelikle iradenizi korumak demektir. Teslim olduktan sonra, boyunduruk altına girdikten sonra, onurlu bir hayatınız yoksa eğer ölüm daha kutsaldır. O yüzden Cumhurbaşkanımız, ‘öleceksek adam gibi ölürüz’ diyor. Bunu bilmeleri gerekiyor. Bunlar zannediyorlar ki, Tayyip Erdoğan'dan kurtulurlarsa, AK Parti'den kurtulurlarsa, rahata erecekler zannediyorlar. Siz Tayyip Erdoğan'dan kurtulsanız, AK Parti'den kurtulsanız, bu milletten nasıl kurtulacaksınız. O yüzden şunu unutmayacağız kardeşlerim. Biz bu siyaseti millet iradesine ölümüne sahip çıkmak için yapıyoruz. Biz bu siyaset kuru bir iktidar kavgası için değil, heva ve hevesimiz için değil kendi irademize, çocuklarımızın geleceğine ve istiklalimize sahip çıkmak için yapıyoruz. Bunun bilincinde olarak bu siyaseti yapmamız gerekiyor” dedi.
Ünal, konuşması; “Neşet Ertaş der ki, ‘kadınlar insandır biz insanoğlu.’ Biz siz kadınlarımızın kıymetini biliyoruz. Ve kadın eli değmeden hiçbir şeyin güzelleşmeyeceğini de biliyoruz. Siyasete kadın eli değdiğinde her şeyin nasıl güzelleştiğini de biliyoruz. Hele hele şehirlere kadın eli değdiğinde, şehirlerin nasıl güzelleştiğini biliyoruz. Eğer şehrinizi o şehir için yazacak kadar seviyorsanız, o şehir için umut vardır. O yüzden ben İnci hanımı tebrik ediyorum. Bizim Kahramanmaraş’ı sanatın diliyle anlatmamız lazım. Bizim Kahramanmaraş’ı edebiyatın diliyle anlatmamız, lazım çünkü Kahramanmaraş bunu fazlasıyla hak ediyor. İnşallah kadın kollarımız Gençlik kollarımız, ana kademe, milletvekillerimiz, Belediye başkanlarımız, İlçe başkanlarımız teşkilatlarımız hep birlikte el ele vererek 2023’de Kahramanmaraş'ı bu defa Türkiye'de birinci yapıyor muyuz? Biz hep birlikte Kahramanmaraş’ız. Kongremiz hayırlara vesile olsun Allah Yar ve yardımcımız olsun kardeşlerim” diyerek tamamladı.
- 0SEVDİM
- 0ALKIŞ
- 0KOMİK
- 0İNANILMAZ
- 0ÜZGÜN
- 0KIZGIN
Yorum Yazın