DAHASI, ÖVÜNÜLECEK HİÇBİR ŞEYİMİZ YOK!
Bayrak, bir milleti millet yapan en büyük değerlerden birisidir. Şüphesiz bunu en iyi bilen ve yaşayan milletlerden biri de Türk milletidir. Çok uzağa gitmeden bu konuda Kahramanmaraş’ı örnek verebiliriz. Ne de olsa kalesinde Türk bayrağı dalgalanmıyor diye dini vecibelerini erteleyen bir milletin torunlarıyız. Ne de olsa bayrak için bir şehri yakmış ataların torunlarıyız. Ama ne yazık ki atalarının kahramanlığıyla övünen bir milletten öteye geçememişiz.
Geçenlerde bir büyüğüm; “Kahramanmaraş olarak hangi konularda daha iyiyiz? Övünülecek neyimiz var?” Diye sordu. Göğsümü şişirerek “Kahramanlığımız” dedim. Hangi neslin kahramanlığı, diye sordu. Atalarımızın, dedim. “Atalarımızın kahramanlığı dışında övünülecek daha neyimiz var?” diye sordu bu sefer!
Sustum, cevap veremedim. Sorunun “dahası” kısmı şimşekler çaktırdı kafamda. Bu sefer sorular arka arkaya geldi: Peki, kahramanlığı ile övündüğümüz atalarımızın emanet bıraktığı bu şehir için ne yaptık? Bu şehri bir adım ileriye götürecek, onların gösterdiği kahramanlığı yaşatacak ne yaptık? Onların bize bıraktığı mirasa sahip çıkabildik mi? Onlardaki milli şuuru ve bilinci gelecek nesillere aktarmakta ne kadar başarılı olduk? Hadi atalarımızın kahramanlığı var. Onlar canı pahasına bir kahramanlık örneği sergilediler. Peki, biz ne yaptık? Bırakın bu şehri, onlar için ne yaptık? Bizim övünülecek neyimiz var?
Biraz da kızararak cevap verdim: Dahası övünülecek hiçbir şeyimiz yok!
Ne yazık ki atalarımızın, zamanında kendi evlerini yakarak savunduğu bu şehre, gerektiği kadar sahip çıkamadık. Yanlış anlaşılmasın! Yol, su ve elektik üçlüsünü kast etmiyorum. Zaten 21. Yüzyılda, bunlardan bahsetmek hem çok çocukça olur hem de haddimiz değil. Ben işin manevi kısmındayım. Bu şehri bir adım ileriye götürebilmek için öncelikle bu şehri sevmek gerekir diye düşünüyorum. Ama günümüzde tek gecelik aşklarda söylenen sevmek değil. Aynı atalarımızın sevdiği gibi canını ortaya koyarcasına sevmek, sevdiklerinden vazgeçercesine sevmek… Ruhları şad olsun! Onlar gelecek nesilleri yaşatmak için şehit oldular.
Kahramanmaraş’ın kahramanlığı hakkında, bu güne kadar çok şey yazıldı, çizildi. Ama asıl üzerinde durulması gereken çok nadir konuşuldu. Kahramanlığıyla övündüğümüz ve avunduğumuz atalarımızın attığı her kurşun, gelecek nesillere bir mesajdı. İşe, bu mesajları analiz ederek başlanabilirdi mesela! Onların bu şehri savunduğu her köşe başında, anılarının nasıl yaşatılabileceği üzerine kafa yorulabilirdi! Bu konuda yazılı kaynaklar elbette ki önemli ama görsellik bambaşka olurdu. O savaşlarda yaşananların birer simgesi şehrin muhtelif yerlerinde yapılsa, böylece tarihsel hafızamız daha zinde olur ve onları daha iyi anlardık. Onlardaki memleket sevgisini gelecek nesillere aktarmaya çalışabilirdik! Hiçbir şey yapamıyorsak; en basitinden onların hayatlarını hiçe saydığı bu şehri sevebilmeyi becerebilirdik!
Bir insanı yolun karşısına geçirmek çok kolaydır. Girersin koluna, yürürsün. Fakat bir şehri bir adım ileriye götürmek o kadar kolay değildir. Bunun için sorumluluk alabilecek yiğitler gerek! Sesini yükseltecek, masaya yumruğunu vuracak, konuştuğunda etrafındaki tırstıracak cengâverler gerek! İlim ve fende irfan sahibi, tecrübeli; bir o kadar da analistik düşünebilecek bürokratlar gerek! Kalemi sağlam gazeteciler, bu şehri korkusuzca savunabilecek kanaat önderleri gerek! Kısacası anlatmaya çalıştığım: kahramanlığıyla övündüğümüz atalarımız, bu şehri çok sevdiği için bir araya geldiler. Birlik oldukları için bu şehri düşman işgalinden kurtarabildiler. Bu şehrin bir adım ileriye gitmesi de ancak birlik içinde olur. Unutulmamalı ki hiçbir şey yapmadan başkasının kahramanlığıyla övünmek, ancak aciz kişilerin başarısıdır!